Bu yazımda sizlere İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşmak için neler yapmamız gerektiğinden bahsedeceğim ancak öncelikle bazı yanlış anlaşılmaları gidermek gerekiyor:
Not: Akıcı İngilizce konuşmak isteyenler için yazının devamında ”kritik” yöntemler hazırladım, yazıyı sonuna kadar okumanızı ve öğrendiklerinizi uygulamanızı öneririm.
Akıcı Konuşmak Nedir?
Akıcı olarak İngilizce konuşmak demek; daha doğrusu herhangi bir dili akıcı olarak konuşmak, çok fazla düşünmeden, kafada kelimeler – gramer kuralları uçuşmadan, sürekli olarak hata yapacağım kaygısı yaşamadan yapılan standart bir konuşmadır.
Akıcı Konuşmak Ne Değildir?
Biz Türkler için burası daha önemli;
Sevgili arkadaşlar, birçoğunuz akıcı konuşmak ile ”Ana dili seviyesinde” konuşmayı karıştırıyor olabilir misiniz? Bu yüzden de çok kasılıp, aslında çok iyi yapabileceğimiz bir işi, bir konuşmayı çok kötü yapıyor olabilir miyiz?
Akıcı konuşmak bir dili ana dili seviyesinde konuşmak değildir, hatasız konuşmak değildir, müthiş bir aksanla konuşmak hiç değildir! Yukarıda bahsettiğim gibi ‘akıcı konuşmak’; bir süre eğitim alan ve yeterince uygulama yapan kişinin bir dili kafasında çok düşünmeden, fazla tereddütte kalmadan, makul bir hızda konuşması, yazması ve anlamasıdır. Sadece konuşmak ile de bitmiyor yani…
Bunu daha iyi anlamanız için size ünlü kişilerden örnek vermek istiyorum. Seversiniz sevmezsiniz ama örneğin Acun ILICALI ”akıcı” İngilizce konuşan kişilerden bir tanesidir. Olur mu hocam aksanı kötü, şöyle yapıyor, Türkçe gibi konuşuyor gibi yorumlarınızı duyar gibiyim 🙂 fakat yanılıyorsunuz, çünkü akıcı konuşmak sizin kafanızdaki yapı değil, ”mükemmelliyetçi” yaklaşımlar hedeflerinize ulaşmanızda size engel olacaktır.
Evde oturduğu yerde, hayatında hiçbir başarısı olmayan kişilerin çıkıp yıllardır TV programları yapan, bu programlarda İngilizce konuşan, onlarca ülkeyle yayıncılık anlaşmaları bulunan kişinin İngilizcesini eleştiriyor olması da ayrı bir trajikomik, ona pek değinmek istemiyorum 🙂
Diğer ünlümüz ise sevgili Hadise; konuşması ve aksanından da çok net anlaşılacağı üzere ”ana dili seviyesinde” İngilizce konuşuyor kendisi ve evet ben de onu dinlerken çok daha keyif alıyorum fakat bu yukarıda bahsettiğim gerçekleri değiştirmiyor.
Yani, yıllarca ana dilin İngilizce olduğu bir ülkede yaşama şansınız yoksa, özel aksan dersleri alacak paranız yoksa vb. ana dil seviyesine gelmeniz çok zor ancak lütfen şunu anlayalım; bu kötü bir şey değil! Amacınız dili akıcı olarak konuşmak olmalı, telaffuzu da ne kadar geliştirirseniz o kadar kar, asla % 100 olmak zorunda değil.
Peki Akıcı Konuşmak İçin Neler Yapmalıyız?
Akıcı konuşmak ne demek anladıysak artık neler yapmalıyız kısmına geçebiliriz. Birçok kişi yıllarca eğitim aldığı ve kişisel olarak da çok çaba sarf ettiği halde akıcı konuşamıyor veya konuşamadığını sanıyor (bkz. yukarı). Buradaki en büyük hata ise hata yapma korkusu ve aksan ile doğru telaffuzun birbirine karıştırılıyor olması. Bunları aşabilsek de yine de yeterli olmayabilir çünkü ana dili Türkçe olan veya ana dili İngilizce olan biri de akıcı konuşamayabilir! (sürpriz)
Eğer öyle olmasaydı sürekli ımmmm, ıııııı, şey, neydi o vb. kelimeleri duyar mıydık? Yani bu her dilde normal ve ana dili İngilizce olan veya diğer akıcı konuşan kişiler akıcılığı bozmamak adına neler yapıyor, hangi taktikleri uyguluyor şimdi size onları öğreteceğim:
Tüyo 1: Kaçış kelime ve yapıları kullanın; diyelim ki konuşurken bir kelime, gramer yapısı vs. aklımıza gelmedi, ne yapacağız? İngilizce konuşurken sıkışıldığı anlarda, ne diyeceğinizi bilemediğinizde veya bir kelimeyi vs. unuttuysanız ‘kaçış kelimelerine’ başvurunuz. Merak etmeyin, ana dili İngilizce olan kişiler sizden 10 kat daha fazla kullanıyor bunları.
1. ”Like” – En çok tercih edilen kaçış kelimesidir, Türkçeye ”şey, şey gibi, hani, sanki, işte vb.” şeklinde çevirebiliriz, bu şekilde kullanıldığında tabi, lütfen çıkıp like hoşlanmak demek değil mi falan yazmayın, çok kızarım 🙂 İzlediğiniz dizi ve filmlere dikkat edin, özellikle ”teenager” grubunun çok sık kullandığını göreceksiniz, bu dil tam oturmadığı ve henüz dil gelişimlerini tamamlamadıkları için oluyor genelde.
Örnek: I was going out with Dave, like he was kind to me, but he started to change, like he yelled at me once… ( 1. sanki kibardı bana karşı – 2. örnek vermede zorlanınca ‘şey gibi işte, bana bağırdı bir kere’. )
2. You know? – Yine müthiş sık kullanılanlardan, siz de kullanabilirsiniz; biliyor musun? Anladın değil mi? Kapiş? 🙂 gibi farklı farklı yorumlayabiliriz.
Örnek: I was a famous person, you know? Now look at me! / I tried to be a good person, you know? She just doesn’t deserve it, like (bonus) she acts differently every time.
3. You know what? – Bir önceki yapımızın ağabeyi 🙂 Ne var biliyor musun? Aslında ne biliyor musun? gibi çevirebiliriz, 10-20 saniye arası kazandıracaktır.
I was just trying to help you! But you know what? (nefes aldık, az düşündük) I’m done trying! (kafamızı toplayıp, raconu kestik 🙂
4. ”Well” – ”Actually” – Hayat kurtaran iki kelime, hem de resmi olarak kullanabilirsiniz, yani ‘like’ gibi biraz ergence durmaz 🙂 Özellikle size soru sorulduğunda vakit kazanmak amaçlı kullanabilirsiniz; ”şimdi, yani, aslında” gibi anlamlara gelir.
Örnek: A: What do you think about the future growth of the company? B: Well, (derin bir nefes aldık, az zaman kazandık, devam ediyoruz) X company is a well known marketing company and if it goes on like this, …..
5. ”I think” – ”I believe” – Yine resmi ve hayat kurtaran düşünme yapılarıdır, gerçek anlamda nefes almak ve düşünmek için vakit kazandırır.
Well, I think we should also talk to Jane for a better judgment. (birden fazla kullanıp daha fazla vakit kazanabilirsiniz 🙂
6. How can I say it? – How to say it right – how to put it in a correct way..
Zaman kazanmak ve karşıdakini size yardım etmeye sevk edecek bir kalıptır, kullanmanızı öneririm.
7. kinda, sorta, kind of sort of – şey gibi, işte
Bu da ana dili İngilizce olanların bile sıklıkla kullandığı kelimelerdendir. Aklımızdakini tam olarak toplayana kadar bize vakit kazandıracaktır. Bir dili bilmek de önemli değil, bazen düşüncelerimizi kafamızda toparlayamayıp zaman kazanmak isteyebiliriz, aslında bu tarz kelimeler tam olarak bu işe yarıyor.
Tüyo 2: Mükemmelliyetçi Olmayın!
Harika bir gramerim olmalı, akıcı konuşmalıyım, aksanım müthiş olmalı! İşte en fazla hata yaptığımız alanlar! Bunlar sizi sadece geri götürür; çünkü akıcı konuşmak pratikle gelişen bir şeydir ve pratiğe bir yerden başlamak gerekiyor. Önce mükemmel olsun sonra pratik yaparım diye bir şey yok yani. Aslında akıcılığa giden yolda kendi kendinize engel çıkartıyorsunuz. Bunun yerine bir süre hata da yapsanız konuşmaya ve hatalar yapmaya devam etmelisiniz. Bir süre sonra çok daha akıcı olduğunuzu göreceksiniz.
Tüyo 3: Bol bol dizi film izleyin ve kitap okuyun!
Çok çok faydalıdır her ikisi de. Özellikle diziler günlük hayat ve bol bol diyalog barındırdığı için hem aktif öğrenme sağlar hem de bilinçaltı öğrenme. Ancak bunun uzun vadede işe yarayacağını ve eğitiminizi aksatmamanız gerektiğini asla unutmayın. Yani ben 8-10 bölüm dizi izledim hani benim akıcılığım demeyin 🙂 Bu tarz eylemler ”bir çarkın dişlileridir”. Dişliler olmadan o çark nasıl dönmezse bunları yapmazsanız akıcılığa ulaşmanız da bir o kadar zor olacaktır fakat elinizde birkaç dişli var diye koca bir çarkı da döndüremezsiniz! Bunu asla unutmayın.
Oldukça uzun bir yazı oldu ve umarım faydalı olmuştur. Genel olarak anlamanız gereken; akıcılığın zor yollardan geçtiği (bu yüzden burayı hemen kapatıp kolay yollar aramaya çalışanlar, hayal isteyenler olacaktır, hayatta başarılar) ancak bazı pratik şeyleri kullanarak da (kaçış kelimeleri gibi) buna katkı sağlayabileceğimizdir.